top of page

Don Kişot Türkiye’de: Adalet ve Ekonomi Üzerine Hayali Bir Serüven

Güncelleme tarihi: 24 Mar


 

Gecenin bir vakti, yıpranmış ama hâlâ dimdik duran atı Rocinante’nin üstünde, Sancho Panza’yı peşine takmış, Don Kişot Türkiye topraklarına adım attı. Yol kenarındaki devasa gökdelenleri, parlayan neon ışıkları ve devasa AVM’leri görünce gözleri faltaşı gibi açıldı.

 

“Sancho!” dedi Don Kişot, heyecanla. “Bu devler hiç de rüzgâr değirmenlerine benzemiyor. Lakin içlerinde binlerce insanın servetini yutan birer canavar olduklarından şüphem yok!”

 

Sancho başını salladı. “Efendim, bu devler AVM. İnsanlar buralara gidip borçlanarak alışveriş yapıyor. Kredi kartlarını kullanıp, olmayan parayla var olmayan mutluluğu satın alıyorlar.”

 

Don Kişot derin bir nefes aldı ve mızrağını kaldırdı. “Görünmez bir düşmanla savaşıyoruz, Sancho. Bu düşman, adalet terazisini eğip bükerek zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapıyor. Paranın adaletin önüne geçtiği bir ülkenin ruhu nasıl kurtulur?”

 

EKONOMİ: GERÇEK DEĞİRMENLER VE GÖRÜNMEZ ZİNCİRLER

 

Sancho, ustasının sözlerini duyunca karnını tuttu. “Efendim, savaştan bahsediyorsunuz ama ben bir ekmek alacak kadar paramız olmadığını düşünüyorum. Enflasyon dedikleri bir ejderha var. Her sabah uyanınca her şey daha pahalı oluyor.”

 

Don Kişot gözlerini kıstı. “Sancho, bu ejderha halkın emeğini çalıyor. Bir ülkede insanlar sabahtan akşama kadar çalışıp yine de geçinemiyorsa, burada bir adaletsizlik vardır. Adaletin olmadığı bir ekonomi, rüzgârı olmayan bir yel değirmenine benzer. Döner gibi görünür ama aslında durmuştur.”

 

Sancho, cebinden buruşmuş birkaç banknot çıkardı. “Bakınız efendim, dün bu parayla bir kilo domates alıyorduk, bugün ancak yarım kilo alabiliyoruz.”

 

Don Kişot başını salladı. “Paranın değeri düştükçe insanın umudu da düşer, Sancho. Lakin unutma, bir halkın en büyük serveti altını, doları değil, ahlâkı ve üretkenliğidir. Peki, söyle bakalım, bu ülke kendi kılıcıyla mı savaşıyor, yoksa başkalarının kılıcını mı ödünç alıyor?”

 

Sancho düşündü. “Efendim, dış borçlar diyorlar. Kendi malımızı üretiyoruz ama ithal mallara bağımlıyız. Tarlalar boş, fabrikalar kapanıyor. Bir yanda işsizlik, diğer yanda lüks içinde yaşayanlar var.”

 

Don Kişot mızrağını sertçe yere vurdu. “O halde savaşımız belli! Bir ülke, üretmezse özgürlüğünü kaybeder. İthal mal zırh gibidir, başkasına aittir, ilk darbede parçalanır. Adalet, halkın üreterek yaşadığı yerde vardır.”

 

ADALET: KİMİN TERAZİSİ KİME HİZMET EDİYOR?

 

Yolda yürürlerken bir grup insanın mahkeme kapısında çaresizce beklediğini gördüler. Don Kişot yanlarına yaklaşıp sordu: “Ey adalet arayan insanlar, neden böyle bekleşiyorsunuz?”

 

İçlerinden biri cevap verdi: “Efendi şövalye, burada zengin olanın davası hemen görülür, fakirin davası sürüncemede kalır. Bizim hakkımızı kim savunacak?”

 

Don Kişot gözlerini gökyüzüne kaldırdı ve büyük bir iç çekti. “Sancho, işte en büyük düşmanımız bu! Bir ülkede adalet terazisi eğilmişse, ekonomi ne kadar güçlü olursa olsun yıkılmaya mahkûmdur. Adalet, halkın gökyüzündeki yıldızıdır; eğer o kaybolursa, herkes karanlıkta yürür.”

 

Sancho, Don Kişot’un fısıltıyla söylediği sözleri duyunca içini çekti. “Peki efendim, biz bu devasa adaletsizlikle nasıl savaşacağız?”

 

Don Kişot, Rocinante’nin üstünde doğruldu ve gülümsedi. “Sancho, unuttun mu? Biz aklımızla, doğruluğumuzla ve cesaretimizle savaşırız. Gerçek adalet, halkın doğruları haykırmasıyla başlar. Eğer herkes korkarsa, düşman kazanır.”

 

Sancho başını salladı. “Peki ya efendim, halk umutsuzsa? Eğer herkes bir gün her şeyin düzeleceğini düşünüp bekliyorsa?”

 

Don Kişot’un gözleri parladı. “O zaman biz onlara bir masal anlatırız, Sancho. Bir zamanlar bir şövalyenin rüzgâr değirmenlerine karşı savaştığını ve insanların ona deli dediğini… Ama yüzyıllar sonra onun haklı çıktığını!”

 

Ve böylece, Don Kişot adaletin ve ekonominin yel değirmenleriyle savaşmaya devam etti. Lakin bilmediği bir şey vardı: Türkiye’de rüzgâr değirmenleri artık sadece eski taş yapılar değildi; görünmez sistemlerin içindeki modern zincirlerdi. Ama o, her zaman olduğu gibi, mücadeleden vazgeçmedi.

Kommentare


bottom of page