Kadın Ruhunun Yüz Yılı: Psikolojide Cinsiyetin Evrimi
- Dr. Elif Arslan
- 22 Mar
- 2 dakikada okunur
Kadın… Binlerce yıldır hem kutsanmış hem bastırılmış, hem yüceltilmiş hem görmezden gelinmiş bir varlık. Ama bugün onun hikâyesi yeniden yazılıyor. Ve bu yeni hikâyede, psikoloji artık kadına “hisli ve duygusal varlık” rolünü değil; çok katmanlı bir birey olarak yaklaşmayı öğreniyor.
Geçmişin kadını daha çok anne, eş, bakıcı rolleriyle tanımlanıyordu. Psikanalizde bile kadın, çoğu zaman “eksik fallus” üzerinden okunuyordu. Jung’un “anima”sı, Freud’un “penis kıskançlığı” gibi kavramlar bile erkek bakışından şekillenmişti. Ama bu tek taraflı yaklaşım, zamanla yerini daha kapsayıcı, duyarlı ve eşitlikçi yaklaşımlara bıraktı.
Kadın psikolojisi artık sadece “duygusal dalgalanmalar”la açıklanmıyor.
Kadın öfkesinden, kadın yalnızlığından, kadın başarısından, kadın travmasından söz ediyoruz artık.
Bugünün kadınları sadece “şiddet mağduru” ya da “annelik üzerinden yüceltilen” figürler değil; aynı zamanda ekonomik krizlerin orta yerinde ayakta durmaya çalışan bireyler. Ve ruh sağlıkları, bu yüklerin gölgesinde şekilleniyor.
Psikoloji bilimi son yıllarda özellikle şu farkındalığa ulaştı:
Kadınların psikolojik sağlığı, toplumun sağlığıdır. Çünkü kadın yalnızca birey değil; aynı zamanda bir ilişki kurucudur. Ailede, iş yerinde, sosyal alanda… Kadının güçlenmesi demek, toplumun daha dengeli bir ruhsal yapıya kavuşması demektir.
Ama bu kolay mı?
Hayır. Çünkü hâlâ ataerkil yapı, kadını tanımlamakla meşgul. Kadının nasıl giyineceğinden nasıl hissedeceğine kadar her şeye karar verilmek isteniyor. Ve bu, kadının ruhunda gizli bir savaş alanı oluşturuyor.
Siz hiç “gülümsemeyen kadın” sendromunu duydunuz mu?
Kadınlardan sürekli “nazik, güler yüzlü, alttan alan” olmaları beklenir. Ama bu beklenti, zamanla öfkeyi içe atmaya, depresyona, hatta kimlik bölünmesine yol açar. Çünkü insan olmak; yalnızca gülmekle değil, üzülmekle, sinirlenmekle ve direnmekle de ilgilidir.
Bu yüzden kadın ruhunun sağaltımı, sadece psikolojik değil; aynı zamanda kültürel ve politik bir meseledir. Terapiler, yasalar, sosyal destek sistemleri kadar, kadının hikayesini değiştiren bir toplumsal dönüşüm gereklidir.
Benim umudum, kadınların sadece haklarını değil; duygularını da özgürce ifade edebildikleri bir dünyadır.
Çünkü özgür bir kadın, yalnızca kendi ruhunu değil; toplumun vicdanını da iyileştirir.
Ayşe Arslan
Kommentarer