Göçmenlik Üzerine: Kimlik, Uyum ve Toplumsal Gerilimler Arasında Sıkışan İnsanlık
- Ali Kamber
- 22 Mar
- 2 dakikada okunur
Göç, insanlık tarihi kadar eski bir olgu. Ama içinde bulunduğumuz çağda göç artık sadece bir yer değiştirme değil; bir kimlik krizi, bir kültürel çatışma ve hatta zaman zaman bir sosyal bomba haline geliyor. Hele ki bu göç, zorunluysa…
Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle hem doğuya hem batıya açık; hem göç veren hem de göç alan bir ülke. Ama asıl mesele şu: Bu göç, yasal prosedürlerle değil; duygularla, korkularla ve önyargılarla yönetiliyor. Bugün sokakta her göçmen, sadece “yabancı” değil; aynı zamanda potansiyel tehdit gibi algılanabiliyor.
Oysa hukuk ne diyor?
Uluslararası hukuk, mültecinin korunmasını “insan hakkı” olarak tanımlar. Türkiye’nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve kendi iç hukuk sistemi bunu güvence altına alır. Ama hukuk ne söylerse söylesin, toplumsal kabul yoksa, uyum süreci başarısız olur.
Ve işte burada devreye sosyoloji ve psikoloji girer.
Toplumlar göçmenlere karşı üç temel tepki verir:
-Kültürel savunma: “Bizim değerlerimizi bozacaklar” korkusu.
-Ekonomik kaygı: “İşimizi elimizden alacaklar” düşüncesi.
-Güvenlik algısı: “Suç artacak” endişesi.
Bu tepkiler bireysel değil; kolektif bilinçaltının ürünüdür. Medya, siyaset ve ekonomik kriz dönemlerinde bu kaygılar körüklenir. Hukuken kabul edilen bir göçmen, sosyal olarak dışlandığında ikinci sınıf vatandaş haline gelir.
Peki çözüm?
Öncelikle “uyum politikaları” sadece göçmenleri eğitmekle olmaz; yerel halkı da bilinçlendirmek gerekir. Çünkü entegrasyon çift taraflıdır. Birlikte yaşama kültürü, sadece yasal düzenlemelerle değil; empati ve karşılıklı saygı ile gelişir.
Belediyeler, STK’lar ve üniversiteler bu noktada köprü olabilir. Mahalle düzeyinde sosyal projeler, dil öğrenme destekleri, ortak kültürel etkinlikler bu çatışmayı azaltabilir. Çünkü insanlar yabancı gördüklerinden değil, tanımadıklarından korkar.
Son olarak şunu söylemek isterim:
Hiç kimse durduk yere ülkesini, evini, geçmişini bırakmaz. Göç, insanın en ağır sınavlarından biridir. Bu sınavda toplumu geçebilmek için yalnızca yasaları değil, vicdanı da işletmek gerekir.
Ve unutmayalım:
Bugün misafir sandığınız biri, yarın sizinle aynı apartmanda, aynı sırada, aynı umutla yaşayabilir.
Ali Kamber
Comments