Demokrasi: Çoğunluğun Azınlığa Tahakkümü mü?
- Erhan Erdemir
- 21 Mar
- 2 dakikada okunur
Demokrasi, halkın kendi kendini yönetmesi olarak tanımlanır. Yüzyıllardır özgürlüğün ve eşitliğin garantörü olarak yüceltilmiştir. Ancak tarih boyunca ve günümüzde yaşananlara baktığımızda, demokrasinin gerçekten bu idealleri sağlayıp sağlamadığı tartışmalıdır. Bir yönetim biçimi olarak demokrasi, gerçekten halkın iradesini mi yansıtır, yoksa çoğunluğun azınlığı ezme aracına mı dönüşmüştür?
Çoğunluğun Diktası: Demokrasinin Açmazı
Demokrasi, teoride herkesin eşit söz hakkına sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Ancak pratikte, çoğunluğun aldığı kararlar azınlığın haklarını göz ardı edebilir. Tarihte pek çok örnekte, demokratik süreçler azınlık haklarını hiçe sayan kararların alınmasına yol açmıştır. Çoğunluğun “biz ve onlar” ayrımı yaparak, kendisinden farklı düşünenleri dışladığı an, demokrasi tiranlığa dönüşebilir. Bugün birçok ülkede “seçimle gelen” iktidarlar, muhalifleri susturmak, eleştirileri bastırmak ve farklı görüşleri marjinalleştirmek için demokrasiyi bir kalkan olarak kullanmaktadır.
Büyük filozof John Stuart Mill, demokrasinin “çoğunluğun tiranlığına” yol açabileceğini öngörmüştü. Ona göre, eğer çoğunluğun iradesi kontrolsüz bırakılırsa, farklı düşünenlerin sesleri kısılır ve demokrasi bir baskı aracına dönüşebilir. Alexis de Tocqueville de Amerika üzerine yazdığı eserinde, çoğunluğun azınlık üzerindeki baskısının, mutlak monarşilerden daha tehlikeli olabileceğini belirtmiştir. Bugün geldiğimiz noktada, bu öngörülerin ne kadar haklı olduğu gözler önündedir.
Seçimler ve Manipülasyon: Halkın Gerçek İradesi mi?
Demokratik sistemin bel kemiği olan seçimler, çoğunluğun iradesini yansıttığı iddia edilen mekanizmalardır. Ancak modern dünyada seçimlerin nasıl manipüle edildiği artık sır değil. Medya kontrolü, algı yönetimi, ekonomik baskılar ve propaganda araçlarıyla toplumun neyi, nasıl düşünmesi gerektiği şekillendiriliyor. Halkın gerçekten özgürce karar verdiğini iddia edebilir miyiz? Yoksa demokrasinin temel taşı olan seçimler, yalnızca bir yanılsama mıdır?
Dahası, azınlık gruplarının sistematik olarak dezavantajlı bırakıldığı bir yapıda, herkesin eşit şekilde oy kullanabildiğini söylemek gerçekçi değildir. Maddi gücü elinde tutanlar, medya organlarını kontrol edenler ve siyasal sistemin sahipleri, halkın kararlarını şekillendirme gücüne sahiptir. Bu durumda, demokrasinin özünü oluşturan “halkın iradesi” kavramı yalnızca bir slogandan ibaret kalmaktadır.
Muhalefetin Susturulması: Demokrasi mi, Otokrasi mi?
Demokratik yönetimlerde muhalefet, sistemin sağlıklı işlemesi için vazgeçilmezdir. Ancak birçok ülkede muhalefet edenler baskı altına alınmakta, sindirilmekte ya da kriminalize edilmektedir. Çoğunluk iktidarı elde ettiğinde, muhalif sesleri susturmayı da kendinde bir hak olarak görmeye başlamaktadır. Bu durumda demokrasi, yalnızca bir seçkinler oyunu hâline gelir ve halkın gerçek iradesi arka plana atılır.
Örneğin, seçimle gelen yönetimlerin basını susturması, sosyal medyayı denetim altına alması, muhalif partilere baskı yapması, aslında demokrasinin ruhuna aykırıdır. Ancak, birçok “demokratik” ülkede bu uygulamaların giderek arttığını görüyoruz. Seçimler yapılmaya devam ederken, iktidarın değişmesi neredeyse imkânsız hâle geliyor. Peki, böyle bir sistem gerçekten demokrasi midir? Yoksa sadece şekilsel bir yönetim mi?
Gerçek Demokrasi Mümkün mü?
Demokrasinin çoğunluğun azınlığa tahakküm aracı olmaktan çıkması için, güçlü denge mekanizmalarına ihtiyaç vardır. Özgür basın, bağımsız yargı, çoğulcu siyaset anlayışı ve insan haklarına bağlılık, bir demokrasinin gerçek anlamda işleyebilmesi için gereklidir. Ancak, günümüz dünyasında bu ilkelerin giderek zayıfladığına şahit oluyoruz.
Belki de demokrasi, kendisini sürekli sorgulamak zorunda olan bir sistemdir. Eğer “çoğunluk karar verdi” diyerek azınlıkların sesi kısılmaya devam ederse, bu sistemin adalet sağlayabileceğini iddia etmek mümkün değildir. Demokrasi, yalnızca seçimlerden ibaret değildir; muhalefetin korunması, bireysel hakların güvence altına alınması ve özgür düşüncenin teşvik edilmesi de aynı derecede önemlidir.
Aksi takdirde, demokrasi yalnızca çoğunluğun keyfi yönetimi hâline gelir. Ve bu durumda, otokrasilerden çok da farkı kalmaz.
Erhan Erdemir
Comments