top of page

Kapitalizmin Çöküşü mü, Yeni Bir Çağın Başlangıcı mı?


 

Dünya, 21. yüzyılın başından beri krizler çağında yaşıyor. Ekonomik belirsizlikler, siyasi dalgalanmalar, iklim krizleri ve teknolojik devrimler… Ancak asıl soru şu: Tüm bu kaosun sonunda nereye varacağız? Mevcut sistem sürdürülebilir mi, yoksa kapitalizmin çöküşüne mi tanıklık ediyoruz?

 

Küresel Ekonomi: Tükenişin Eşiğinde mi?

Bugün dünya ekonomisi, adeta ipte yürüyen bir cambaz gibi dengesini korumaya çalışıyor. Enflasyon, borç krizleri, gelir eşitsizliği ve finansal sistemin kırılgan yapısı, ekonomik düzenin sürdürülemez olduğunu gösteriyor. Amerika’dan Avrupa’ya, Asya’dan Türkiye’ye kadar geniş bir coğrafyada halk, hayat pahalılığı karşısında çaresizce direniyor. Fakat sistemin çarkları, serveti belli ellerde toplamak için dönmeye devam ediyor.

 

Neoliberal politikalar, piyasayı kutsal ilan ederek devletleri birer gözetmen konumuna indirgedi. Ancak gerçek şu ki, “serbest piyasa” dedikleri şey, aslında büyük sermaye sahiplerinin lehine işleyen bir tekel düzeninden ibaret. Küresel servet eşitsizliği uçurumu hiç bu kadar derinleşmemişti. Dünya nüfusunun en zengin %1’lik kesimi, toplam servetin yarısından fazlasını kontrol ederken, milyarlarca insan açlık sınırında yaşam mücadelesi veriyor.

 

Türkiye: Ekonomik Felaketin Eşiğinde Bir Toplum

Türkiye de küresel ekonomik krizlerin etkisini en ağır hisseden ülkelerden biri. Artan enflasyon, kur şokları ve alım gücünün düşmesi, halkın yaşam kalitesini ciddi şekilde erozyona uğratıyor. Ancak asıl mesele sadece ekonomik göstergeler değil; toplumun giderek içine kapandığı, umudunu kaybettiği bir çıkmazın içinde olması.

 

Bugün sokaktaki vatandaş için ekonomi demek, her geçen gün daha pahalı hale gelen temel gıda maddeleri, ödenemeyen faturalar ve uzaklaşan hayaller demek. Gençler, geleceklerini yurtdışında arıyor. Orta sınıf, var olma mücadelesi veriyor. İşçiler, emekliler, memurlar, herkes aynı dertten muzdarip: “Bu ayı nasıl çıkaracağız?”

 

Ancak tüm bunlara rağmen sistemin başındakiler, pembe tablolar çizmeye devam ediyor. Medya, ekonomik gerçekleri gizleyerek halkı sanal bir refaha inandırmaya çalışıyor. Fakat gerçek şu ki, Türkiye’nin ekonomik krizi sadece yanlış yönetimlerden değil, küresel sistemin dayattığı dengesizliklerden de besleniyor.

 

Teknoloji ve Dijital Çağ: Yeni Bir Ekonomik Düzen mi Geliyor?

Ancak bir yandan da dünya ekonomisinin dönüşümüne tanıklık ediyoruz. Yapay zeka, otomasyon ve blokzincir gibi teknolojiler, geleneksel kapitalist sistemin temel taşlarını sarsıyor. Dijital ekonomi, merkeziyetsiz finans, yeni nesil iş modelleri gibi kavramlar, klasik ekonomi anlayışının sonunu getirebilir mi?

 

Büyük şirketler, yapay zekaya yatırım yaparak insan emeğini giderek daha gereksiz hale getirirken, işsizlik küresel ölçekte bir tsunami gibi büyüyor. Peki, mevcut sistem bu değişime adapte olabilecek mi? Yoksa yeni bir ekonomik düzen mi doğacak?

 

Önümüzdeki Seçenekler: Çöküş mü, Yeniden İnşa mı?

Gidişat gösteriyor ki, kapitalizm kendi içinde çözülme sürecine girmiş durumda. Ancak bu çöküş, daha adil bir sistemin doğmasına yol açacak mı, yoksa daha sert ve otoriter düzenlere mi kapı aralayacak?

 

Türkiye özelinde bakarsak, halkın mevcut düzenin alternatifi olarak neyi inşa edeceğini düşünmesi gerekiyor. Yeni bir ekonomik model, daha adil bir paylaşım düzeni mümkün mü? Yoksa neoliberalizmin enkazında ayakta kalmaya mı çalışacağız?

 

Sorular çok, cevaplar belirsiz. Ancak bir gerçek var: Bu çağ bir dönüm noktası. Ve bu noktada hangi yolu seçeceğimiz, geleceğimizi belirleyecek.

 

Erhan Erdemir

Comments


bottom of page