Ülke Siyaseti: Neden Alternatif Üretmiyoruz?
- Erhan Erdemir
- 18 Mar
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 24 Mar
Türkiye siyasetinde yıllardır süregelen bir kısır döngü var: Mevcut iktidarı eleştirirken, yerine kim veya neyin geleceğini düşünmeden hareket etmek. Bugün Recep Tayyip Erdoğan yönetiminden memnun olmayan geniş bir kesim var. Ekonomik kriz, hukuksuzluk, kutuplaştırıcı dil ve devletin kurumsal çöküşü gibi birçok sebep, bu memnuniyetsizliğin temelini oluşturuyor. Ancak daha kritik bir sorun var: Alternatif üretme beceriksizliği.
Muhalefetin bir kesimi, halkın Erdoğan yönetiminden duyduğu rahatsızlığı bir fırsata çevirerek, oy almak dışında gerçek bir proje geliştirmeye gerek duymuyor. Sonuç olarak, AKP karşıtı olan ama AKP’nin yarattığı siyasal ortamın dışında bir vizyon geliştiremeyen liderler ortaya çıkıyor. Ekrem İmamoğlu ve benzeri figürler, sadece mevcut düzene muhalefet etmeye odaklanıyor ama bu düzenin yerine nasıl bir yönetim getireceklerini anlatamıyorlar.
Türk Siyasetinde Alternatifsizlik ve Sosyolojik Açmazlar
Türk siyasetinde lider kültü uzun yıllardır önemli bir yer tutuyor. Bu durumun hem Osmanlı’dan hem de Cumhuriyet tarihinden gelen köklü sebepleri var. Merkeziyetçi yönetim anlayışı ve halkın güçlü bir lidere olan eğilimi, gerçek anlamda bir demokratik kültürün gelişmesini engelliyor. Muhalefet partileri de halkın Erdoğan’dan kurtulma isteğini bir siyasi fırsat olarak gördüğünden, radikal bir değişim yerine yalnızca “daha az otoriter” bir yönetim vadederek varlık gösteriyor.
Sosyolojik olarak bakıldığında, Türk toplumu lider merkezli bir yapıya sahip. Kitleler, “Bizi kim kurtaracak?” sorusunu soruyor ama “Nasıl bir sistem kurmalıyız?” sorusunu sormuyor. İmamoğlu veya benzeri isimlerin popülerliği, onların şahsi özelliklerinden çok, Erdoğan karşıtı bir dalganın taşıdığı adaylar olmalarından kaynaklanıyor. Gerçekçi bir siyasi proje veya sistem değişikliği sunmadan sadece kişilere dayalı bir değişim beklentisi yaratmak, uzun vadede bir çıkmazı beraberinde getiriyor.
Türk Milletinin Psikolojisi ve Politik Körlük
Türk milletinin psikolojik yapısı, siyasal tercihleri doğrudan etkiliyor. Kurtarıcı bekleyen, duygusal tepkilerle hareket eden ve “şahıs merkezli siyaset” anlayışına sıkı sıkıya bağlı bir toplum yapısına sahibiz.
• Siyasal Öğrenilmiş Çaresizlik: Türkiye’de birçok insan, “Bizi ancak güçlü bir lider kurtarır” anlayışıyla büyüyor. Bu yüzden bir sistem değişikliği yerine sadece kişi değişikliğine odaklanılıyor.
• Siyasi Kutuplaşma Bağımlılığı: Halkın büyük bir kısmı, bir tarafın tamamen kötü, diğer tarafın ise tamamen iyi olduğu bir siyasal düzende yaşamaya alıştırıldı. Bu yüzden AKP karşıtlığı yeterli bir politika gibi algılanıyor.
• Kısa Vadeli Tepkisel Siyaset: Seçmenler, sadece kriz dönemlerinde tepki veriyor ama uzun vadeli bir siyasi bilinç geliştirmiyor. Erdoğan gitse bile, yerine gelenin benzer yöntemleri kullanmayacağını kimse garanti edemiyor.
Çözüm Ne Olmalı?
Türkiye’nin gerçekten değişmesi için birey odaklı değil, sistem odaklı bir siyaset anlayışına ihtiyacı var. Yani mesele sadece Erdoğan’dan kurtulmak değil, onun yerine kimlerin, hangi sistemle geleceğini belirlemek.
• Güçlü Bir Demokrasi Kültürü Geliştirmek: Siyasi partiler ve liderlerden bağımsız olarak, halkın demokrasiye aktif katılımını artıracak mekanizmalar kurulmalı.
• Yeni Nesil Liderler Yetiştirmek: Sadece popüler figürlerin değil, gerçekten proje üreten ve sistemsel reformları savunan yeni nesil siyasetçilere alan açılmalı.
• Kurumsal Bağımsızlık Güçlendirilmeli: Yargı, ekonomi ve medya gibi alanlar, herhangi bir liderin insafına bırakılmayacak şekilde yeniden inşa edilmeli.
Sonuç olarak, Erdoğan sonrası dönemde gerçekten özgürleşmek istiyorsak, yeni bir Erdoğan yaratmamaya dikkat etmeliyiz. Siyaseti liderlere bağımlı bir olgu olmaktan çıkarıp, halkın aktif olarak yönetime katıldığı bir sistem inşa etmeliyiz. Aksi halde, sadece yüzler değişecek ama Türkiye’nin temel sorunları aynı kalacak.
Erhan ERDEMİR
Comments