İslam’da bir sorgulama: Evlatlık, Ahlak ve Zorunluluk: Bir İtirazın Peşinde
- Erhan Erdemir
- 18 Mar
- 3 dakikada okunur
Tarih, sadece olmuş bitmiş olayların anlatıldığı bir kitap değildir; aynı zamanda bireyin iç dünyasında yankılanan soruların ve çelişkilerin sahnesidir. Kendi ahlaki değerlerim ve etik bakış açım doğrultusunda düşündüğümde, Hz. Muhammed’in evlatlığı Zeyd’in eski eşi Zeynep ile evlenmesi benim için kabul edilmesi zor bir mesele olarak duruyor.
Bu evlilikle ilgili anlatılan gerekçeler ne olursa olsun, temel ahlaki sezgim ve vicdani duruşum bana şu soruyu sorduruyor: Gerçekten bu evlilik gerekli miydi?
Evlatlık, Biyolojik Bağ Değildir Ama…
Evet, Kur’an’a göre evlat edinilen bir kişi, biyolojik çocuk gibi sayılmamalıdır. Ancak insan ilişkileri sadece hukuki tanımlarla sınırlı mıdır? Bir çocuk, bir aileye evlatlık olarak alındığında, zamanla o ailenin bir ferdi olur. Onunla kurulan bağ, sadece yasal bir ilişki değil, aynı zamanda duygusal ve psikolojik bir bağdır.
Böyle bir durumda, evlatlığın eski eşinin, onu evlat edinen kişiyle evlenmesi, salt “biyolojik bağı yok” diyerek normalleştirilebilir mi? Bence hayır. Çünkü mesele etik ve ahlaki bir meseledir. Evlat edinen kişi, o çocuğa baba figürü olmuştur. Bu yüzden, toplum nezdinde o kişinin eski eşiyle evlenmesi, sadece bir “yanlış algı” değil, aynı zamanda bir ahlaki çelişki doğurur.
Tabular Yıkılır Ama Her Tabu Ahlaki Midir?
Savunulan temel argümanlardan biri, bu evliliğin bir toplumsal reform olduğu yönünde. Eski Arap toplumundaki yanlış anlayışları yıkmak için yapıldığı söyleniyor. Peki, her tabu gerçekten yanlış mıdır? Bir toplumsal normu değiştirmek, her zaman doğru bir değişim midir?
Bir normun yanlış olup olmadığını belirlerken, ahlaki sezgilerimize ve insan doğasına uygun olup olmadığına da bakmalıyız. Evlat edinme, sadece hukuki bir işlem değil, sevgi ve aile kavramının bir parçasıdır. Eğer bir kişi, evlatlığına bir baba gibi davranmışsa, onun eski eşiyle evlenmesi, doğal olarak toplum tarafından etik dışı görülür. Bunun, insanların iç dünyasında bir rahatsızlık uyandırması, tamamen doğal ve anlaşılır bir tepkidir.
Zorunluluk Argümanı: Her İlahi Emir Mantıklı mıdır?
Ahzab Suresi 37. ayet, Hz. Muhammed’in bu evliliği yaparken bir tereddüt yaşadığını, ancak Allah’ın emri doğrultusunda bu evliliği gerçekleştirdiğini söyler. Peki, şu soruyu sormak haksızlık olur mu?
“Allah’ın koyduğu her hüküm, mantıklı bir gerekçeye mi dayanır?”
Dini inançları olan birçok kişi için bu sorunun cevabı “evet” olabilir. Ancak ben, bir meseleyi değerlendirirken bağımsız düşünmeyi, akıl yürütmeyi ve vicdanı esas alırım. Eğer bir emir, içsel olarak çelişkili ve etik olarak tartışmalıysa, o emri mutlak doğru kabul etmek zorunda mıyım?
Bu noktada kendi vicdanım, bu evliliğin bir zorunluluk olduğu fikrini reddediyor. Eğer amaç toplumsal bir mesaj vermekse, bu mesaj başka bir yöntemle de verilebilirdi. Evlatlığın, biyolojik çocuk gibi sayılmaması gerektiğini anlatmanın başka yolları olabilirdi.
Kıtlık Yoktu, Mecburiyet de Olmamalıydı
Bazı savunmalara göre, bu evlilik bir zorunluluktu ve bir ilahi emir gereği gerçekleşti. Ancak şu açık bir gerçektir ki: Hz. Muhammed’in birçok eşi vardı ve eş bulma gibi bir sıkıntısı yoktu.
Eğer bu evlilik bir kişisel tercih değil, dini bir emirle gerçekleştiyse, şu soruyu sormak kaçınılmaz oluyor:
“Gerçekten Allah, insanların ahlaki sezgilerine ters gelen böyle bir evliliği neden emretsin?”
Bunu anlamakta zorlanıyorum. Çünkü eğer Allah, toplumsal tabuları yıkmak isteseydi, neden insanların büyük bir kısmının içsel olarak rahatsızlık duyacağı bir yol seçti? Bu, reform yapmak için en etkili ve en etik yol muydu?
Bence hayır.
Benim Açımdan Kabul Edilemez Olan Nokta
Benim itirazım, dini bir emri sorgulamakla ilgili değil; ahlaki olarak kabul edilmesi zor bir durumun, toplumsal reform bahanesiyle normalleştirilmesine karşı çıkmakla ilgili.
Toplumsal değişimler her zaman gereklidir. Ancak her değişim, insan doğasına ve etik ilkelerine uygun olmalıdır. Benim vicdanım, bir babanın evlatlığının eski eşiyle evlenmesini ahlaki olarak rahatsız edici buluyor.
Bu yüzden, bu olayı kişisel olarak ne makul ne de etik buluyorum. Dini bir emir olarak değerlendirilse bile, ahlaki sezgilerime ters düşen bir şeyi, sadece bir emir olduğu için doğru kabul etmek zorunda değilim.
Son Söz: Herkesin Vicdanı Kendi Yolunu Çizer
Bu konuda herkes farklı düşünebilir. Kimi için bu olay, ilahi bir emrin yerine getirilmesiyle ilgiliyken, kimi için sorgulanması gereken bir meseledir.
Sonuçta, her insan vicdanı ve ahlak anlayışıyla hareket eder. Benim vicdanım bana diyor ki:
“Her doğru, her çağda ve her vicdanda doğru olmayabilir.”
Ve işte bu yüzden, benim için bu olay, kabul edilmesi gereken bir dini emir değil, ahlaki açıdan sorgulanması gereken bir meseledir.
Erhan ERDEMİR
Comments