top of page

Sanço Panço’nun Gözünden: Gündelik İnsan ve Büyük Sistemler – Akılcı Saçmalıklar


 


 

Efendim Don Kişot hep büyük savaşların, yel değirmenlerinin peşindeydi. Ben de arkasından sürüklenip durdum. Ama yıllar geçti, bakıyorum da asıl savaş, o dev sanılan yel değirmenlerinin değil; insanların günlük yaşantılarında, sofrasında, hastane kuyruklarında, kira sözleşmelerinde ve vergi dairelerinde.

 

Bugün sizlere sade bir adamın gözünden konuşmak isterim. Ben ne filozofum, ne hukukçu. Ama gözüm var, görüyorum; gönlüm var, hissediyorum. Ve inanın bana, akılcı dediğiniz sistemler bazen öyle saçmalıklar üretiyor ki, Don Kişot bile aklını yitirirdi.

 

Bir insanın iş bulması için diplomaya ihtiyacı var. Diplomanın olması için eğitime, eğitimin olması için paraya, paranın olması için işe… E peki bu döngüyü ilk kim başlattı? Neden birinin sofrası ekmekle dolar da ötekininki umutla bile dolmaz? Benim köyümde insanlar birbirine tuz uzatırdı, şehirde insanlar birbirinin gözünü oymaya hazır.

 

Sistemler büyüdükçe insan küçülüyor. Ne zaman bir kamu dairesine girsem, hani şu “vatandaş odaklı” yazan tabelalar var ya… İşte o tabelayı görür görmez bir şeyler olacak sanırım diye tedirgin oluyorum. Sıra sistemi var, ama sırada durmak ayrı, işin görülmesi ayrı. Her şey prosedür, ama insan yok prosedürde.

 

Sistem akılcı… Kağıtlar, formlar, kodlar, QR’lar, uygulamalar… Ama bir dertlinin gözyaşını okuyamayan bir sistem ne kadar akıllıdır?

 

Ben hep düşündüm efendim; acaba biz mi büyüdükçe küçülüyoruz, yoksa bu koca koca sistemler mi bizim küçülmemizle besleniyor?

 

Hani bir keresinde efendim bana dedi ki: “Sanço, adalet için savaşıyoruz.” Ben de sordum: “Efendim, adalet nerede başlar?” O da dedi ki: “İnsanın kendine bile dürüst olamamasıyla başlar Sanço…”

 

İşte bugün de aynısını söylüyorum. Bu kadar yasa, bu kadar yönetmelik, bu kadar form arasında kendi vicdanını kaybeden bir toplumun içindeyiz. Ve öyle bir sistemdeyiz ki, herkes bir şeylere karşı ama kimse kimseyle yan yana değil.

 

Benim köyümde akşam olunca horozlar susar, insanlar birbirine “hayırlı akşamlar” derdi. Şimdi apartmanlarda komşular selam vermez. İnsanlar yorgun, zihinler gergin, kalpler suskun.

 

Ve ben, o eski eşeğiyle gezen köylü Sanço, diyorum ki: belki de en devrimci şey bir insanın ötekine gülümsemesidir. Çünkü sistem ne kadar büyük olursa olsun, bir insanın içtenliği kadar dokunaklı değildir.

Köylü Sanço’nun Bilgece Serzenişleri

Comments


bottom of page