Görünmeyen İnciler ve Gerçek Ticaret: Satmak mı, Algı Yaratmak mı?
- Eylül Erdemir
- 25 Tem
- 1 dakikada okunur
Bir söz der ki:
“Sahip olduğunuz bir inciyi, bu inciyi isteyen birine satmak ticaret değildir. Ama sahip olmadığınız bir inciyi, bu inciyi istemeyen birine satmak, ticarettir.”
Bu söz, sadece ticaretin değil, modern ekonominin nasıl işlediğine dair çarpıcı bir gerçeği gözler önüne seriyor.
Talep Değil, Talebi Yaratmak
Ekonomi derslerinde öğrendiğimiz temel denklem hep aynıdır: Arz ve talep. Ancak artık bu denklemin ekseni kaydı. Bugünün dünyasında en büyük başarı, talep yaratabilenlerin elinde. Yani bir ihtiyacı karşılamak değil, ihtiyacı varmış gibi hissettirmek asıl mesele.
Bugün bizler çoğu ürünü “ihtiyacımız olduğu için” değil, “sahip olmalıyız hissi” ile alıyoruz. İşte bu, sözde geçen “sahip olunmayan incinin” satılma biçimidir.
Ticaretin Psikolojisi: Algı Ekonomisi
Gerçek bir ticaret ustası, elindeki üründen çok daha fazlasını satar:
- Güven,
- Prestij,
- Ayrıcalık hissi.
Ekonomi artık sadece sayılarla değil, duygularla yönetiliyor. Satın alma kararlarımız, çoğu zaman mantıktan çok algı ile şekilleniyor.
Modern Örnek: Kripto, NFT ve Dijital Hayaller
Bugün henüz üretilmemiş bir yazılım, piyasaya sürülmemiş bir kripto para ya da dijital bir “eser”, milyonlarca dolarlık yatırımlar alabiliyor. Çünkü insanlar artık ürünü değil, fikri satın alıyor. Sahip olunmayan bir “inci”yi satmak tam da bu demek.
Etik mi? Stratejik mi?
Bir şeyin satılabiliyor olması, onu gerekli ya da etik yapar mı?
Bu soru, ticaretin en derin çatallaşma noktası. Kimileri bunu manipülasyon olarak görürken, kimileri de ticaretin sanatı olarak yorumluyor. Burada önemli olan tek şey, ikna edebilme becerisi.
Sonuç: Hikâye Satan Kazanır
Bugün başarı, sadece kaliteli ürün üretmekle değil, hikâye üretebilmekle ölçülüyor. Görünmeyen incileri görünür kılmak, belki de iş dünyasının en büyük ustalığı.
Çünkü ekonomi artık “ne sattığınızla” değil, “nasıl sattığınızla” ilgileniyor.
Yorumlar