top of page

Seçim Bitti, Sessizlik Başladı: Türkiye Şimdi Neye Uyanıyor?



31 Mart seçimleri sona erdi. Belediyelerin kimde kaldığı, hangi parti kaç il aldı, liderler ne söyledi… Bunların hepsi konuşuldu. Ama aslında konuşulmayan bir şey kaldı geride: Bu toplum, gerçekten ne yaşıyor? Çünkü Türkiye artık sadece seçim yorgunu değil, gelecek yorgunu bir ülke. Her seçimde umutlanan, her kriz sonrası yeniden ayağa kalkmaya çalışan ama bir türlü düze çıkamayan milyonlarca insanla dolu bir coğrafyadayız. Sandıklar kapandı ama zihinlerdeki belirsizlik, gündelik hayattaki geçim savaşı bitmedi. Sokakta bugün insanların konuştuğu şey, bir partinin kazancı değil; asgari ücretle nasıl geçinileceği, zamların ardı arkası kesilmeyen dalgası ve artık umutsuzluğun sıradanlaşması. İnsanlar sabahları siyasi tartışmalarla değil, kira ödeyip ödeyemeyeceklerini düşünerek uyanıyor. Toplumsal Zihin Dağınıklığı Psikolojik olarak Türkiye’de birey, uzun süredir "yüksek uyarılmışlık" hâlinde yaşıyor. Her an yeni bir kriz, her hafta yeni bir skandal, her gün değişen gündem... Bu durum bireyin ruhsal dengesi üzerinde ciddi etkiler yaratıyor. Artık toplumda sadece ekonomik değil; duygusal tükenmişlik de bir gerçek. İnsanlar sevinemiyor. Çünkü sevinç, geleceğe güvenle bakabilmekten doğar. Bugün Türkiye’de "gelecek" kelimesi bile insanların zihninde belirsizlikle eşleşiyor. Yarının Kaygısı, Bugünün Yalnızlığı Seçimler gelip geçiyor ama değişmeyen bazı şeyler var:- Gençlerin yurtdışına gitme arzusu- Kadınların güvencesizlikle yaşaması- Emeklilerin geçinememesi- Orta sınıfın sessizce yok olması- Eğitimin nitelik değil, şekil değiştirmesi- Siyasi sadakatin liyakatin önüne geçmesi. Tüm bu kronik sorunlar, artık bireylerin psikolojik bağışıklığını kırıyor. İnsanlar sadece işsiz değil, hayalsiz de kalıyor. Bu da depresyon, kaygı bozukluğu, öfke patlamaları ve toplumsal çatışma potansiyelini büyütüyor. Demokrasi Yorgunluğu mu, Direnç Sessizliği mi?Türkiye bir yanıyla hâlâ direniyor. İnsanlar oy veriyor, eleştiriyor, konuşuyor. Ama diğer yanıyla da bir kabullenme tehlikesi var: “Hiçbir şey değişmiyor” duygusu toplumun sinir uçlarını köreltiyor. Bu da gelecek mücadelelerin zeminini zayıflatıyor. Son Söz: Seçim bitti ama hesap sorma duygusu bitmemeli. Demokrasi sadece sandık değil; hesap verebilirlik, denetlenebilirlik ve umut yaratma sorumluluğudur. Bugün Türkiye, belki de en çok bu umudu inşa edecek bir ruh haline ihtiyaç duyuyor. Ve bu umut, bir liderde değil; birbirini anlayan insanlarda yeniden doğabilir.

Comentarios


bottom of page