Türkiye Nereye? Sanal Masada Demokrasi, Ağrılar ve Yön Arayışı
- Erhan Erdemir
- 28 Mar
- 2 dakikada okunur
Toplantı Tarihi: 27 Mart 2025
Katılımcılar:
• Sigmund Freud (Psikanalizin babası)
• Victor Hugo (Edebiyatçı ve özgürlük savunucusu)
• Ömer Hayyam (Filozof, şair ve gökyüzüne meraklı bir bilge)
• Sokrates (Eleştirel aklın kadim sesi)
• Che Guevara (Devrimci ruhun temsilcisi)
Freud:
“Ekrem’in ağrısı sadece bir baş ağrısı değil. Bastırılmış halk iradesinin psikosomatik yansımasıdır. Bilinçaltı, baskıyı sevmez. Sansürlenen muhalif kanallar, ceza alan gazeteciler… Bunlar bireysel değil, kolektif bir nevrozun belirtileri. Demokrasi dediğimiz şey artık ego’nun değil süperego’nun tahakkümüne dönüşüyor. Seçilmiş olmak, her şeyi yapabilme serbestisi değildir.”
Victor Hugo:
“Ve ben diyorum ki; eğer çoğunluğun seçilmişleri azınlığın sesini bastırıyorsa, orada artık cumhuriyet değil, çoğunluk tiranlığı başlar. Bastille’i hatırlayalım. Saraylar, halkın suskunluğuyla büyür; ama bir gün bir şairin kaleminden dökülenler, o sarayların duvarlarını yerle bir eder. Türkiye; özgürlük değil, korku yasalarıyla mı yönetilmek isteniyor?”
Ömer Hayyam:
“Ey akıl ve irade sahipleri! Gökleri seyreden bir bilge olarak soruyorum: Eğer fikir ifade etmek suç sayılıyorsa, eğer her farklı ses düşman sayılıyorsa, hangi yıldıza bakacağız umutla? Demokrasi, sadece sandık değil, aynı zamanda şarapla yapılan bir sohbet gibi, farklı tadların uyumudur. Oysa şimdi her kadeh kırılıyor, her sohbet susturuluyor. Türkiye, kendi yıldızından uzaklaşıyor.”
Sokrates:
“Ben ki Atina’da sorular sorarak idama mahkûm edildim, size söylüyorum: Demokrasi; ‘çoğunluk ne derse o olur’ demek değildir. Gerçek demokrasi, azınlığın haklarını koruyabilen rejimin adıdır. Eğer seçilmişler kendilerini eleştirenleri cezalandırıyorsa, orada artık logos değil demos değil, despotizm vardır. Türkiye’nin gidişatı, soru sormaktan korkan bir toplum haline gelmektir.”
Che Guevara:
“Eğer devrimci bir ruh hâlâ bir ülkede nefes alıyorsa, o ülkede umut vardır. Ama susturulan gazeteciler, bastırılan muhalefet ve polis gözetimindeki özgürlük, bu ruhu boğar. Türkiye Rusya mı oluyor? Belki daha kötüsü; kendi halkına yabancılaşan, kendi tarihine ihanet eden bir yapıya dönüşüyor. Unutmayın, zulüm sadece copla değil, ekran karartılarak da yapılır.”
Son Söz (Birlikte Karar):
Türkiye, yönünü yeniden özgürlük, hukuk ve çoğulculuk eksenine çevirmek zorundadır. Seçilmişlerin değil, halkın ortak vicdanının sesi yükselmelidir. Yoksa bir milletin geleceği, sandığa değil, susturulan çığlıklara gömülür.
Comments