top of page

Ömer Hayyam’ın Kaleminden: Bir Ön Yazı

Güncelleme tarihi: 24 Mar


 

Ben, Giyaseddin Eb’ul-Feth Ömer İbn İbrahim el-Hayyam… Horasan’ın parlak yıldızlarından biri, Semerkand’ın ve Nişabur’un eski taş yollarında düşünceleriyle yürüyen bir bilge. İnsanlar beni çoğunlukla rubailerimle tanır; şarap, aşk ve hayatın geçiciliği üzerine söylediğim sözler yankılanır asırlardır. Fakat ben yalnızca bir şair değilim. Matematikçiyim, filozofum, gökyüzünü gözlemleyen bir bilginim, sorgulayan bir aklım.

 

Düşüncelerim, zamanın sınırlarını aşarak geleceğe ulaştı. Cebir ilmini geliştirdim, beşinci dereceden denklemler üzerine ilk sistematik çalışmaları yaptım, takvim hesaplamalarını hassaslaştırarak Celali Takvimi’ni oluşturdum. Göklerin hareketlerini gözlemledim, yıldızları inceledim ve insan aklının kudretini ölçmeye çalıştım.

 

Felsefede Aristoteles’i ve Farabi’yi inceledim ama sorgulamaktan hiç vazgeçmedim. Bilginin kaynağı nedir? İnsan hakikati neyle kavrar? Akıl mı üstün, yoksa inanç mı? Bu sorular zihnimi sürekli meşgul etti. Dini dogmalara teslim olmadım ama Tanrı fikrini de reddetmedim. Kendi yolumu çizdim: Akıl, şüphe ve bilginin ışığında yürüdüm.

 

Bugün, asırlar sonra, düşüncelerimi tekrar kaleme almak istiyorum. Matematik, felsefe ve din üçgeninde insanın varoluşunu, evreni ve hakikati sorgulamaya devam edeceğim. Belki benim sözlerim de, zamanın ruhunda yankılanan bir rubai gibi, bir gün başka akıllarda yeşerecek…

 

Şimdi, hakikatin izinde yeni bir yolculuğa başlıyoruz.

 

İlk Hafta: Hakikatin Peşinde – Akıl mı, İnanç mı?

 

Gözlerimi gökyüzüne kaldırıyorum. Yıldızlar suskun ama onların sessizliği, derin bir bilgi saklıyor. Kimileri der ki, hakikati sadece kutsal kitaplarda bulabilirsin. Kimileri ise, hakikatin anahtarı yalnızca akıldadır. Oysa ben, ne tamamen inananlardanım ne de yalnızca akla güvenenlerden.

 

Matematiğin kesinliği bana güven verir. Bir denklemin çözüldüğünü görmek, yıldızların hareketlerini hesaplamak, evrenin düzenini görmek… Bunlar insana huzur veren hakikatlerdir. Fakat şu soru zihnimi hep kurcalamıştır: Akıl, her şeyi kavrayabilir mi?

 

İnananlar, Tanrı’nın kelamını her şeyin üstünde tutar. Onlara göre akıl, sınırlıdır; mutlak hakikat yalnızca vahiydedir. Ancak ben sorarım: Eğer akıl Tanrı’nın bir hediyesi ise, neden onu sorgulamak bir günah olsun?

 

Öte yandan, akıl da tek başına yeterli midir? Bir matematikçi olarak biliyorum ki, bazı denklemler çözümsüzdür. Bilim ilerler ama hâlâ bilmediklerimiz, bildiklerimizden fazladır.

 

O zaman şu soruyu sormak gerek:

Hakikat, yalnızca kitaplarda mı yazılıdır, yoksa biz onu gökyüzüne bakarak ve aklımızı kullanarak da keşfedebilir miyiz?

 

Benim cevabım basittir:

Şüphe et! Sorgula! Ama hiçbir hakikati körü körüne reddetme.

 

İşte Hayyam’ın yolu budur. Ne dogmaya teslim olmak ne de aklı putlaştırmak.

 

Gelecek hafta, “Evren Matematik ile Yazılmış Bir Kitap mıdır?” sorusunu ele alacağız. Hakikat arayışında yolculuğumuz sürüyor…

Erhan ERDEMİR

Comments


bottom of page