top of page

Şems-i Tebrizî: Aşkın ve Hakikatin Yolcusu


 

Şems-i Tebrizî, yalnızca bir mutasavvıf değil, aynı zamanda hakikatin peşinde bir derviş, aşkın ateşiyle yanmış bir bilge ve Mevlânâ’nın ruhunu tutuşturan bir aydınlıktı. Gerçek adı Muhammed bin Ali bin Melikdad olan Şems, 1185 yılında Tebriz’de doğdu. Küçüklüğünden itibaren ilme ve irfana meraklıydı. Medrese bilgisiyle yetinmeyen Şems, kalıpların dışına çıkmaya, zihnin ve kalbin sınırlarını aşmaya çalıştı. Ona “Şemseddin” yani “Dinin Güneşi” denildi. Ancak o, dinin yalnızca şekilden ibaret olmadığını biliyordu. Onun amacı, insanı, Allah’a akılla değil, aşkla ulaştırmaktı.

 

Mevlânâ ile Karşılaşması: İrfanın Doğuşu

 

Şems, birçok şehir gezdi, birçok bilgeyle sohbet etti, ama onun içindeki ateşi söndürecek birini bulamadı. Ta ki 1244 yılında Konya’ya gidene kadar… Mevlânâ Celaleddin Rumi ile karşılaştığında, ikisinin de dünyası değişti. Mevlânâ, dönemin büyük bir âlimiydi, ama Şems ona “Bilmek yetmez, yanmak gerek!” dedi.

 

Bu iki büyük ruh, Konya sokaklarında saatlerce yürüdü, günlerce sohbet etti. Şems’in gelişiyle Mevlânâ, kitaplarını ve derslerini bir kenara bıraktı, içsel bir dönüşüme girdi. Onların ilişkisi, akıl ile aşkın, bilgi ile irfanın, madde ile mananın buluşmasıydı. Ancak Şems’in gelişi, Mevlânâ’nın etrafındaki bazı müridleri rahatsız etti. Onun, Mevlânâ üzerinde büyük bir etkisi olduğunu düşündüler. Bu yüzden Şems, Konya’dan ayrılmak zorunda kaldı. Mevlânâ’nın ısrarıyla geri döndü, ama kısa süre sonra bir gece ortadan kayboldu. Kimi kaynaklara göre öldürüldü, kimine göre ise sessizce uzaklaştı. Fakat geride bir ateş bıraktı.

 

Şems’in Felsefesi: Akıl mı, Aşk mı?

 

Şems-i Tebrizî, tasavvufun en radikal düşünürlerinden biriydi. Onun için ibadet şekillerden ibaret değildi; insan, ibadetiyle Allah’a ulaşamazdı, ancak aşk ile yanarak ona varabilirdi. Şems, dinin kurallarının ötesinde, onun özüne odaklanıyordu. Ona göre:

 • Hakikat, sadece kitaplarda aranmaz; insanın kendi içinde, kalbinde saklıdır.

 • Allah, camilerde, medreselerde değil, insanın içinde aranmalıdır.

 • Aşk, insanı olgunlaştıran en büyük ateştir.

 • Öğrenmek güzeldir, ama bildiklerinle kibirlenmek insanı hakikatten uzaklaştırır.

 • İbadet, yalnızca namaz kılmak veya oruç tutmak değil, Allah’a gerçekten yakın hissetmektir.

 

Onun felsefesi, Mevlânâ’yı dönüştürdü. Mevlânâ, onun aşk felsefesiyle yanarak Mesnevi’yi yazdı. Bugün Şems’in doğrudan kaleme aldığı eserler elimizde yok, ama onun sözleri Mevlânâ’nın satırlarında yaşamaya devam ediyor.

 

Şems ve Bugün: Zamansız Bilgelik

 

Şems, yalnızca 13. yüzyılda değil, bugün de insanın iç yolculuğuna ışık tutuyor. Onun “Aklın yetmediği yerde aşk devreye girer” anlayışı, insanın varoluşsal sorularına hâlâ cevap veriyor. O, “Göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün” diyenlerin değil, “Özünü bul, ne olduğunu keşfet!” diyenlerin yol göstericisi oldu.

 

Bu yazı dizisinde, Şems-i Tebrizî’nin gözünden din ve felsefeyi ele alacağız. Onun gibi düşünecek, onun gibi sorgulayacak, onun gibi yanacağız. Çünkü o der ki:

 

“Aşk yolu, akıl yolu değildir. Aklını bırakmadan aşkı bulamazsın. Ama aşkı bulmadan da hakikati göremezsin.”

Erhan ERDEMİR

Comentarios


bottom of page