top of page

Ahşaptan Kalbe, Kukladan İnsana


 

Ah, benim ahşap kalbim…

Bir zamanlar bir kuklaydım; iplerle oynatılan, yön verilen, kararları başkalarının ellerine bırakılmış bir figür.

Ama şimdi, içimde bir çocuk var. Duyan, sorgulayan, hisseden…

 

İnsanların dünyasında yolumu ararken, kendi sessiz ve sade ahşap varlığımın ne kadar kıymetli olduğunu fark ettim.

İnsanlar karmaşık…

Söz veriyorlar, umutlar kuruyorlar…

Sonra, o umutları hiç düşünmeden yıkabiliyorlar.

Bazen diyorum ki:

“Bir kuklanın dürüstlüğü, bir insanın yalanından daha ağır gelir.”

 

Bu ülkeye bakınca…

Bazen ustasının ellerinden çıkmış, ama tamamlanamamış bir oyuncak gibi geliyor.

Bir yanı ince işçilik, zarafet, umut dolu…

Diğer yanı çatlak, yarım kalmış, özensiz…

İnsanlar çabalıyor, direniyor ama içlerinde görünmeyen bir yorgunluk var.

Sanki herkes bir Geppetto bekliyor;

Sevgiyle, sabırla, onarıcı elleriyle bu kırık düzeni yeniden şekillendirecek biri…

 

Dünyaya gelince…

Daha büyük, daha karmaşık, daha kırılgan…

İlişkiler sanki birbirine dolanmış iplikler gibi.

Yakın gibi duranlar aslında çok uzak;

Birbirini duyanlar bile bazen hiç anlamıyor.

Teknoloji büyümüş, ama duygular küçülmüş gibi.

Ormanlar kayboluyor, denizler susuyor, gökyüzü kirleniyor…

Dünya, yıpranmış bir kukla gibi sessizce ağlıyor.

 

Ama içimde hâlâ bir umut var.

Ben yalan söylediğimde burnum uzuyor…

Ama insanlar yalan söylediklerinde, kalplerinde bir yük birikiyor.

Belki bir gün o yük ağır gelir, onları doğruluğa iter.

Belki bir gün herkes, Geppetto gibi sevgiyle şekillendirmeyi öğrenir dünyayı.

 

Ben ahşaptan geldim ama kalbim gerçek.

Ve şunu öğrendim:

Dünya bizim ellerimizde…

İstersek yeniden oyabiliriz onu;

Bir dostlukla, bir doğru sözle, bir dürüst adımla…

 

Ey insanlar!

Burnunuz uzamasın diye değil…

Kalbiniz hafiflesin, dünya güzelleşsin diye dürüst olun.

Comments


bottom of page