top of page

Deliliğin Eşiğindeki Toplum – Bir Masa Hikâyesi


Masa kalabalıktı. Fakat gürültü yoktu. Sadece düşünceler birbirine çarpıyordu. Sol tarafta Freud, gözlüğünün üzerinden kararlı bakışlarla masadakilere sesleniyordu:

Şizofreni, bastırılmış olanın çığlığıdır. Toplum, kendi bastırdığını görünce korkar. Ona deli der, aklını yitirenden değil; gerçeği fazla çıplak görenin sesinden ürker.”

Durkheim, masanın diğer ucundan başını salladı. Elindeki pipo sönmüştü, ama sözleri hâlâ dumandı: “Toplum, normlardan yapılmış bir ağdır. Bir birey, bu ağın dışına düşerse ya anomik olur ya da damgalanır. Şizofreni, sadece bir klinik vaka değil; normlara sığmayan bir bilincin yankısıdır.”

Nietzsche sanki onları duymuyordu. Camdan dışarı bakıyor, sokaktaki insanlara bakarak mırıldanıyordu: “Gerçeklik dediğiniz şey, çoğunluğun uzlaştığı bir yalandır. O çocuk… kendi evrenine çekilmiş, ama belki de en çok onun evreni gerçektir.”

Foucault, ellerini masaya koydu, gözlüklerini çıkararak herkesin gözlerinin içine baktı: “Delilik bir tıbbi tanıdan çok, bir iktidar aracıdır. Şizofreni, disiplin toplumunun içine sığmayan ‘özgürlük biçimi’ olabilir. Bastırmak, sınıflandırmak, kapatmak… çünkü kontrol etmek istiyoruz. Gerçekliği de.”

Erving Goffman, not defterine bir şeyler çiziktirdi. Sonra yavaşça konuştu: “Kimliğimiz, bir sahnedeki rol gibidir. Şizofreni, sahneyi terk etmektir belki. Ama ya sahnenin kendisi yalandıysa?”

Jung ise, diğerlerinden farklıydı. Sessizdi, ama gözleri derindi. Kadehindeki suya bakarak dedi ki: “Bilinçdışının kolektif arketipleri bazen öyle güçlü konuşur ki, ego onları taşıyamaz. Şizofreni, psişenin denge arayışıdır. Belki de modern dünyanın ruhsal çöküşüdür.”

Ve birden, kapıdan içeri bir genç girdi. Konuşmadı. Yüzüne boş bir ifade takınmıştı. Gözleri, masadakilere değil, duvarın ötesine bakıyordu. Orada olmayan biriyle konuşuyordu sanki. Freud, cebinden saatini çıkardı. Foucault, defterini kapattı. Nietzsche, hafifçe gülümsedi. Gencin ismi Cem'di. Tanı: Şizofreni. Ama o masa, Cem'e başka bir isim verdi o gün: Bilincin sınır muhafızı.

Çünkü şizofreni, yalnızca bir hastalık değil, aynı zamanda bir aynaydı. Toplum o aynaya bakmamak için onu "kliniğe", "ilaçlara", "etiketlere" kapatırdı. Ama her aynadan önce gelen şey, bir yansımadır. Ve o yansımada bazen sadece Cem değil, biz görünürüz. Hepimiz.

 

Comments


bottom of page