top of page

FELSEFE MASASI – 3. OTURUM “Toplum mu Hasta, İnsan mı? Akıl Sağlığı ve Uygarlık Çatışması”



Giriş

Dağın zirvesindeki taş masa bu kez daha sessiz... Bir fısıltı gibi yükseliyor Sokrates’in sorusu: “Bugün, hangimiz hasta? Birey mi, toplum mu? Yoksa ikisi de aynı çürümüş kökten mi besleniyor?” İnsan, kalabalıklar içinde yalnız, bilgiler arasında yönsüz, özgürlük içinde tutsak. Bu masada, yalnızca akıl sağlığı değil, uygarlığın ruhsal krizi tartışılıyor.


Sokrates’in Sorusu

“Bedenin hastalığını hekim bilir. Peki, ruhun hastalığını kim teşhis eder? Bir birey, hasta bir topluma uyum sağladığında sağlıklı sayılır mı? Yoksa o da artık aynı hastalığın taşıyıcısı mıdır?”


Platon’un Cevabı

“Devlet, bireyin ruhunun bir yansımasıdır. Ruhun dengesi bozulursa, toplum çürür. Ama bozulmuş bir toplumda doğan birey, o çürümeyi normal sayarsa, hakikat kaybolur. Eğitim, sadece bilgi aktarmak değil, ruhu hastalıktan koruma sanatıdır.”


İbn Sina’nın Teşhisi

“Ruh, insanda olduğu gibi toplumda da vardır. Birey hasta olabilir; bu doğaldır. Ama toplum sürekli aynı yarayı kanatıyorsa, bu kronik bir marazdır. Bugünün dünyasında, hız, gösteriş, yalnızlık ve anlamsızlık…Dört bir yandan ruhu kuşatmıştır. Modern insan, hissetmeyi unutarak yaşamaya çalışmaktadır. Bu, bir illettir.”


Spinoza’nın Tanısı

“Toplum, tutkularını yönetemeyen bireylerin koalisyonudur. Bugün korku, rekabet, şöhret ve tüketim…Her biri, modern insanın düşünmeden yaşamasını teşvik eder. Düşünmeyen birey, refleksle hareket eder. Bu da toplumun sinir sistemini bozar. Biz artık duygularla değil, algoritmalarla yönlendiriliyoruz. Ruhsal kriz, sadece bireyin değil, sistemin ürünüdür.”


Hannah Arendt’in Uyarısı

“Bugünün hasta bireyi, gerçeklikle ilişkisini yitirmiştir. Gerçek olmayan hayatlar, sanal mutluluklar, algoritmik kaderler…Totaliter rejimlerin bireyi susturduğu çağda, şimdi birey kendini susturuyor. Ve en korkuncu şudur: Hasta bir topluma uyan kişi, ‘normal’ zannedilir.”


Atatürk’ün Teşhisi ve Çözümü

“Bir milletin en büyük hastalığı, düşünmeyen bireyler yetiştirmesidir. Düşünmeyen birey, aklını başkasına kiraya verir. Oysa özgürlük, önce zihinde başlar. Bu yüzden eğitim, sadece okuma yazma öğretmek değil, düşünmeyi öğretmektir. Psikolojik direnç, toplumsal dirençle el eledir. Unutmayın: Sağlıklı birey, hasta toplumda ya yalnız kalır…Ya da onu iyileştiren ilk kıvılcım olur.”


Sokrates’in Son Sözü

“Öyleyse soralım bir kez daha: Hasta olan kim? Kendisini kaybeden birey mi, onu alkışlayan toplum mu? Belki de… ikisi de aynı aynada birbirine bakıyor.”


SONUÇ

Bu oturumda, akıl sağlığı bireysel bir sorun olarak değil, toplumsal bir kriz olarak ele alındı. Masadakiler, modern insanın içsel çöküşünü ve toplumun yüzeysel parıltılarını konuştular. Sonuç açıktı: Bireyin ruhu, toplumun aynasıydı. Toplumun hali, bireyin yalnızlığıydı.

Bir Sonraki Oturum (Ağustos 2025):

“İnanç mı Aklı Yüceltir, Akıl mı İnancı Arar?” İnanç, rasyonalite, ruhsal arayış ve felsefi tefekkür masaya yatırılacak. Işık mı önce gelir, yön mü? Tanrı mı bizi arar, biz mi onu?

Yorumlar


bottom of page