top of page

İbn Fadlan’ın Kaleminden: Ruhun İklimi ve İnsanın Derinliği Üzerine


 

Ben Ahmed İbn Fadlan. Halife el-Muktedir Billah’ın emriyle çıktığım uzun seferlerde gördüm ki, iklimler değişse de insan ruhunun sancısı hep aynıdır. Ceyhun’un ötesinde, Volga boylarında, soğuğun teni deldiği diyarlarda bile bir annenin gözyaşı, Bağdat’taki kadar yanıcıdır. Nehirler değişse de hüzünler değişmez.

 

İnsan, yalnızca et ve kemikten ibaret değildir. Gördüğüm her kavim, her kabile, içsel bir arayışla yaşar. Kimisi Tanrı’ya kurban sunarak korkularını dindirir, kimisi yıldızlara bakarak kaderini öğrenmeye çalışır. Bu, ruhun güven arayışıdır. Psikologlar bunu bugün “anlam arayışı” derler belki, ama ben onun derinliğini, İslam’ın ruhu ile kavrarım.

 

Ruslar arasında bir adam gördüm: Karısı ölmüş, saçlarını yolmuş, günlerce çığlıklar atmıştı. Onlara göre bu, sevginin bir göstergesiydi. Ama ben onda başka bir şey gördüm. Bir yarılma… İnsan ruhunun dayanamadığı bir kopuş. Bizim kitaplarımızda buna “melankoli” denir. Belki bugün adına “travma” derler.

 

Her toplumda insanlar ruhsal dengeyi korumak için ritüellere sarılır. Biri kurban keser, biri nehirde yıkanır, biri dua eder. İnsan, içindeki karanlıkla başa çıkmak için dışsal sembollere sığınır. Oysa ruhun sükûnu, dışta değil, içtedir. Kalbin tatmini yalnızca Hakk’ı bilmekledir. Nehirde yıkanan adam, eğer içindeki kin ve korkuyu temizleyememişse, yine kirli kalır.

 

İnsan, kendini tanımadıkça başkasını da anlayamaz. İşte bu yüzden, ben her seferimde önce kendime döndüm. Kâğıdım ve kalemimle değil, kalbimle yazdım gördüklerimi. Çünkü her insan, yürüyen bir sırdır. O sırrı çözmek için sadece göz yeterli değildir; gönül de gerekir.

 

Bugünün alimleri belki buna “psikoloji” der, ruhun ilmini böylece sınıflandırır. Ama ben derim ki: Psikoloji, insanın Rabb’iyle kurduğu bağdan bağımsız düşünülemez. Zira kalbin şifası, onun sahibini tanımakladır.

 

Ben Ahmed İbn Fadlan, seferlerimde yalnız kavimleri değil, kalpleri de okudum. Ve gördüm ki en büyük fetih, insanın kendi içini anlamasıdır.

 

 “Batı’nın aynasında kendi yüzünü ararken,

Doğu’nun gölgesi hep silikti…”

Yorumlar


bottom of page