top of page

Ortadoğu’nun Kırılgan Satranç Tahtasında Yeni Hamle: İsrail’in İran’a Saldırısı ve Türkiye’ye Yansımaları


İsrail’in geçtiğimiz günlerde İran topraklarında düzenlediği saldırı ve nokta operasyonları, yalnızca bölgesel rekabetin değil, jeopolitik satranç tahtasında yeni bir hamlenin göstergesidir. Öldürülenler arasında İran Devrim Muhafızları’nın üst düzey subayları ve nükleer programda görev alan mühendislerin bulunması, bu operasyonun sıradan bir “caydırıcılık” eylemi olmadığını; aksine nükleer kapasiteyi hedef alan bir stratejik yok etme girişimi olduğunu göstermektedir. Bu gelişmelerin yalnızca İsrail ve İran arasında bir gerginlik olarak okunması, bölgesel gerçekliği göz ardı etmek olur. Çünkü Suriye, Irak ve Türkiye gibi ülkeler, bu çatışmanın sessiz ama en çok etkilenen aktörleri arasındadır.

Irak ve Suriye Kürtleri: Satranç Tahtasında Piyon mu, Aktör mü?

İran’ın bölgedeki nüfuzu, özellikle Irak ve Suriye Kürt bölgelerinde Şii milisler ve silahlı vekil unsurlar üzerinden yürütülmektedir. İsrail’in İran’ı hedef alması, bu milis ağını zayıflatabilir. Ancak bu boşluğu kimin dolduracağı belirsizdir. Bu durumun doğrudan sonucu olarak:- Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) bir ikilemle karşı karşıya kalır: İran’ın zayıflaması, IKBY’nin manevra alanını genişletirken, bölgedeki güvenlik boşluğu DAİŞ benzeri yapıları yeniden canlandırabilir.- Suriye Kürtleri (özellikle PYD/YPG) açısından ise İran’ın etkisinin zayıflaması, ABD ile olan askeri ilişkilerinin yeniden şekillenmesine yol açabilir. Bu da Türkiye ile olan gerilimi dolaylı olarak etkiler. Sonuç olarak, Kürt bölgeleri üzerindeki İran etkisinin zayıflaması, Kürt siyasal aktörlerinin daha bağımsız pozisyonlar almasına yol açabilir. Ancak bu özerklik arayışı, Türkiye açısından güvenlik tehdidi olarak okunacaktır.

Türkiye’de Güvenlik Paradigması: Terör Dinamikleri Nasıl Değişir?

İran’ın Suriye ve Irak’taki milis gruplar üzerinden PKK/PYD ile doğrudan ya da dolaylı ilişkileri, Türkiye’nin terörle mücadele stratejilerinde önemli bir başlıktır. İsrail’in İran’a saldırısı sonucunda:- İran destekli Şii grupların zayıflaması, PKK’nın lojistik ve istihbarat altyapısında zafiyete yol açabilir.- Ancak İran’ın bölgede “vekil savaşları” üzerinden misilleme stratejisi geliştirmesi, Türkiye sınır hattında daha kaotik bir ortam doğurabilir.- Özellikle Sincar – Kandil hattında güç boşlukları, Türkiye için hem tehdit hem de fırsat doğurur. Dolayısıyla bu gelişme, terörle mücadele bağlamında Türkiye’nin hem daha fazla sorumluluk almasını hem de daha agresif pozisyonlar benimsemesini zorunlu kılabilir.

Enerji Hatları ve Türkiye: Risk mi, Avantaj mı?

İsrail-İran gerilimi, doğrudan olmasa da enerji koridorları açısından büyük riskler barındırmaktadır. Türkiye’nin enerji güvenliği bu bağlamda üç düzlemde etkilenebilir:1. İran doğalgazı: Türkiye, yıllık yaklaşık 10 milyar metreküp doğalgazı İran’dan almaktadır. Herhangi bir sabotaj veya İran’ın misilleme olarak enerji kozunu kullanması, Türkiye’nin enerji arz güvenliğini zora sokar.2. Kuzey Irak petrolü: İran’ın Irak üzerinden yürüttüğü etki gücünün zayıflaması, Türkiye’nin Erbil merkezli petrol akışını daha güvenli hale getirebilir.3. Doğu Akdeniz hattı: İsrail ile Türkiye arasında yeniden canlanan enerji diplomasisi, bu saldırılar sonrasında daha da önem kazanabilir. İran karşıtı cephede Türkiye'nin yeri, İsrail enerji kaynaklarının Avrupa’ya taşınması için Türkiye’yi ana köprü haline getirebilir. Sonuç olarak, Türkiye enerji diplomasisinde hem risk hem de jeopolitik fırsatla karşı karşıyadır.

Siyasi ve Ekonomik Yansımalar: Türkiye Nerede Durmalı?

İsrail’in İran’a yönelik bu tür saldırıları, uluslararası kamuoyunda “önleyici savaş” kavramını yeniden tartışmaya açmaktadır. Bu süreçte Türkiye'nin dış politikada dikkat etmesi gereken temel denklemler şunlardır:- ABD–İsrail hattına yakınlaşmak, enerji ve güvenlik alanlarında avantaj sağlayabilir. Ancak bu tercih, İran ile olan diplomatik dengeyi bozabilir.- İran'ın doğrudan hedef olduğu bir cepheleşmede tarafsız kalmak, Türkiye’yi bölgesel arabulucu rolüne yükseltebilir. Bu, özellikle ekonomik açıdan yatırımcı güveni açısından önemlidir.- Ekonomik boyutta ise, bölgesel tansiyonun artması, Türk Lirası üzerinde baskı yaratır; CDS primleri yükselir, yabancı sermaye girişi yavaşlar. Enerji fiyatlarındaki artış da enflasyon üzerinde yeni bir baskı unsuru olabilir.

Sonuç Yerine:

İsrail’in İran’a saldırısı, bir füze atışından çok daha fazlasıdır. Bu hamle, bölgenin istikrarını, enerji yollarını, Türkiye’nin güvenliğini ve ekonomik kırılganlıklarını doğrudan etkileyen çok boyutlu bir jeopolitik gelişmedir. Türkiye’nin bu süreci akılcı ve dengeli yönetebilmesi, hem enerji bağımsızlığı hem de bölgesel güvenlik açısından önümüzdeki on yılın kaderini belirleyecektir.

Yorumlar


bottom of page