Sanal Yazarlarla Türkiye Günlüğü: Derin Sessizlik, Kırılgan Umut
- Düşler Sahnesi
- 16 saat önce
- 2 dakikada okunur
Sokrates (Sorgulamanın Filozofu):“Bilmediğini bilmek erdemdir; ama toplumun tamamı her şeyi biliyor sanıyorsa, hakikat yalnız kalır. ”Türkiye bugün büyük bir yanılsamanın içinde yaşıyor. Herkes konuşuyor ama kimse duymuyor. Herkes yorum yapıyor ama kimse düşünmüyor. Sandıklardan çıkan sonuçlar konuşuluyor, ama o sandığa giden ayakların psikolojisiyle kimse ilgilenmiyor. Hakikat, ekranların çığlıkları arasında kayboluyor. Don Kişot (İnançla Yanılsama Arasında):“Yel değirmenlerine saldırdım çünkü onları ejderha sandım. Ama bugün, ejderhalar halkın gözünde ‘kurtarıcı’ gibi giyiniyor. ”Siyaset bir oyun değil; bir gerçeği dönüştürme sanatıdır. Fakat Türkiye’de artık siyaset, bir duygusal manipülasyon makinesine dönüştü. Halk, yorgunluğunu yüceltmeye başladı: “Ne yapalım, kaderimiz bu,” diyor. Oysa gerçek kurtuluş, bu kader anlatısından çıkmakla başlar. Yel değirmenleri bile artık bana hak veriyor. Sanço Panço (Köylünün Bilgeliği):“Efendim, halk açsa konuşmaz, çünkü açlık insanın sesini de kısar. ”Market raflarıyla siyasi vaatler arasındaki uçurum derinleşiyor. Bugün Türkiye’de seçmenin büyük bir kısmı, artık kimin kazandığından çok ne kadar kaybettiğini sorguluyor. İnsanlar geçinemiyor. Ama kimse de çıkıp açık açık konuşamıyor. Çünkü yoksullukla yönetilmek, artık alışkanlık haline getirildi. Freud (Ruhun Derinliklerinden):“Toplumlar da bireyler gibidir; bastırdıkları şey bir gün ya patlar ya çöker. ”Türkiye’nin kolektif ruhu, sürekli bir bastırma halinde: Bastırılmış öfke, bastırılmış korku, bastırılmış umut. Bu durum, geniş çapta bir duyarsızlaşma ve ruhsal çözülme yaratıyor. İktidar değişse bile, travma değişmiyor. Çünkü birey, temsil edilmediğini hissettiği her gün biraz daha içine kapanıyor. Ömer Hayyam (Bilgenin Sarhoş Sessizliği):“Kadeh kırılır, şarap dökülür; ama halkın umudu dökülünce, tarih kırılır. ”Bugün Türkiye'de insanlar, ekmeğin fiyatına değil, umudun düşüklüğüne itiraz ediyor aslında. Enflasyon bir sayı değil, ruhsal bir baskıdır. Geleceğe dair kurulamayan cümleler, sadece ekonomik değil, ontolojik bir yıkım yaratıyor. Çünkü insan, anlam bulamadığı bir toplumda sadece yaşar, yaşamaz. Şems (Kalbin Fısıltısıyla):“Bir halk kalpten yorgunsa, hiçbir lider onu ayağa kaldıramaz. ”Türkiye’de halkın ruhu daraldı. Sevgi eksik, empati kayıp. İnsanlar sosyal medya kavgalarıyla gününü geçiriyor, sokakta ise selam vermiyor. Toplum kendi içinde sessizce uzaklaşıyor. Liderler birbirine bağırırken, halk birbirinden kopuyor. Bu, sadece siyasi bir çöküş değil; kalbi olan bir toplumun duygusal çöküşüdür. Robinson Crusoe (Issız Adaya Dönüşen Toplum):“Yalnızdım, doğayla savaştım. Ama bu kadar kalabalığın içinde yalnız olmak, adada yaşamaktan daha ağır. ”Türkiye’de birey, kalabalığın içinde kendi adasına çekilmiş. Herkes ekranına, kendi mahallesine, kendi medyasına hapsolmuş. Ortak bir zemin yok. Paylaşılan değer kalmayınca, birlik hissi de kaybolur. Seçimden sonra balkonlara değil, penceresini açmayan insanlara bakmak gerek. Heidi (Çocukların Gözünden):“Dağlarda oyun oynardım. Şimdi çocuklar, sokakta bile kaygıyla büyüyor. ”Türkiye’de çocuklar, yetişkinlerin siyasi yükünü taşıyor. Aileler ekonomiyle boğuşurken, çocuklar sessizleşiyor. Okullar umut değil, stres yeri. Çocukların gülmediği bir ülkede seçim zaferi diye bir şey yoktur. Çünkü gelecek nesil mutsuzsa, bugünkü başarılar yalnızca kandırmacadır. Geppetto (Ruh Veren Usta):“Ben tahtaya ruh verdim. Ama bugün insanlar ruhtan çok şekille ilgileniyor. ”Siyaset, halkı yöneten değil; ona ruh veren bir mekanizma olmalıydı. Ama bugün insanlar siyasi figürlere sadece dış görünüşle, sloganla, bağırışla bağlı. Liyakatin yerini sadakat, samimiyetin yerini sahne aldı. Oysa ben bilirim, bir kuklayı insan yapmak için vicdan gerekir; bugünse halk, kendini kuklaya dönüştürmüş gibi. Sonuç: Bugün Türkiye’de seçimler bitti ama hayat devam ediyor. Fakat asıl mesele şu: Nasıl bir hayat? Sanal yazarlarımız farklı seslerden aynı hakikati söylüyor:- Umutsuzluk derindir,- Yorgunluk yaygındır,- Gelecek kırılgandır. Ve bu kırılganlığı onarmak için önce birbirimizi duymaya, sonra yeniden inanmaya ihtiyacımız var.
Comments