Toplum, Psikoloji ve Devlet: Görünmeyen Bağların Anatomisi
- Erhan Erdemir
- 16 Nis
- 1 dakikada okunur
Devlet bir aygıttır, toplum bir organizma. Ama aradaki en görünmeyen bağ, psikolojidir. Bu üç kavram birbirinden bağımsızmış gibi görünse de, gerçekte biri diğerinin aynasında var olur.
Her birey, önce ailesi içinde, sonra toplum içinde şekillenir. Toplum, bireyin kişiliğini yoğururken; devlet, bu toplumu bir arada tutmaya çalışır. İşte tam bu noktada, psikoloji sessiz ama güçlü bir yapı taşı olarak ortaya çıkar. Çünkü bireyin ruhsal sağlığı, toplumsal davranış kalıplarına; toplumsal huzur ise devletin karar ve politikalarına yön verir.
Devlet, yalnızca güvenlik ve ekonomi demek değildir. Aynı zamanda bireyin ruhsal gelişimini gözeten, onu yalnızlıktan ve yabancılaşmadan koruyan, toplumsal aidiyeti güçlendiren bir üst yapı olarak da görev yapmalıdır. Bir devletin psikolojik yapısı, liderlerinin dilinde, kurumlarının işleyişinde ve toplumla kurduğu ilişkide gizlidir.
Toplumun ruh sağlığı bozulduğunda, politik çatışmalar artar, bireysel şiddet yükselir, güven duygusu zayıflar. Bu bir halkın çığlığıdır. Ancak bu çığlık çoğu zaman sadece ekonomik nedenlere bağlanır. Oysa altında yatan asıl sorun, yıllarca görmezden gelinen psikolojik yükler, travmalar, kuşaklar arası aktarım ve bastırılmış duygulardır.
Dolayısıyla çağımızın en büyük ihtiyacı, psikolojiyi sadece bireysel terapi odalarından çıkarıp, sosyal politikanın merkezine yerleştirmektir. Bir devlet, yurttaşının sadece can güvenliğini değil, ruhsal bütünlüğünü de gözetmek zorundadır. Çünkü ruhu kırık bir toplumun kalkınması, sadece kağıt üstünde mümkündür.
Erhan Erdemir
Comments