top of page

“Tükenmişlik: Yavaş Yavaş Susan Toplumun Sessiz Çığlığı”

 

Bugün birçoğumuz fiziksel değil, ruhsal bir yorgunluğun eşiğindeyiz. Sabah uyanmak istemeyen bedenler, gece uyuyamayan zihinler… İnsanlar sadece yorulmuş değil, tükenmiş hissediyor. Bu yalnızca bir ruh sağlığı sorunu değil; aynı zamanda kültürel, toplumsal ve hatta ekonomik bir krizdir.

 

Tükenmişlik, artık ofislerde ya da hastanelerde değil, sokakta, evde, okulda da görülüyor. Gençler hayatlarının başında umut yerine kaygıyla tanışıyor. Orta yaş grubu sürekli bir “yetişme” baskısıyla hareket ediyor. Emekliler ise kendilerini değersiz ve unutulmuş hissediyor. Herkes bir şekilde “yetememe” duygusuyla mücadele ediyor.

 

Peki neden? Çünkü toplum olarak sürekli bir yarışa sokulduk. Daha başarılı, daha güzel, daha zengin, daha bilgili olmak zorundayız. Sosyal medyada herkesin mutlu, enerjik ve üretken olduğu bir illüzyon içinde, gerçek hayatın yükü daha da ağırlaşıyor. İnsanlar içten içe biliyor ki o mutluluk pozları çoğu zaman sahte. Ama yine de o dünyaya ayak uydurmak zorunda hissediyorlar.

 

Tükenmişlik sadece bireyin kendi problemi değil; toplumun kolektif bir çağrısıdır. Sağlıklı bir toplum, sadece hastane sayısıyla değil, bireylerinin duygusal dayanıklılığıyla ölçülür. Biz bu sessiz çığlığı duymalıyız. Çünkü susan insanlar kaybolmaz, içlerine çekilir. Ve bu geri çekilme, toplumsal bağların çözülmesinin habercisidir.

 

Yeniden bağ kurmaya, yavaşlamaya, anlamı hatırlamaya ihtiyacımız var. Belki de ilk adım, birbirimize “Nasılsın?” sorusunu gerçekten sormakla başlar.

Berfin Alaybeyoğlu

 

Comments


bottom of page