top of page

Ömer Hayyam’ın Gözünden: Zamansızlıkta Var Olmak – Akıp Giden An’ın Hikmeti


 

Rubai’nin Kıyısında Duran Bilge

 

Ey dost…

Zaman dediğin nedir? Bir kum tanesi mi, bir yıldızın doğumu mu, yoksa bir sevgilinin dudağında donmuş bir tebessüm mü? Ben yıllarımı göğe bakarak, bir kadehin içinde sonsuzluğu izleyerek geçirdim. Ama şunu gördüm:

İnsan, zamanı ölçmeye çalıştıkça kendini kaybeder.

 

Bugün sizin çağınızda her şey zamanla yarışıyor. Takvimler, ajandalar, alarm saatleri… Ama bütün bu telaşın ortasında gerçek zaman duygusu kayboluyor. Çünkü insan zamanı kovaladıkça, aslında kendi varlığını kaçırıyor.

 

Benim zamanımda hakikat gökyüzünde saklıydı. Şimdi sizin zamanınızda, hakikat ekranlar arasında kayboldu. İnsan bir yere varmak için hızlandıkça, nereye gittiğini unutuyor. Oysa ben bir rubaide şöyle demiştim:

 

“Ne geçmiş var elde, ne gelecek belli;

Bir anı yaşa ki o andır ebedî.”

 

Modern insan “ne olacak?” sorusuna takılıp kalmış. Ama asıl soru “ben şimdi ne yaşıyorum?” olmalıydı.

Çünkü varoluş, yarınlarda değil, şu anda saklıdır.

 

Fizikte zaman düz bir çizgi olabilir. Ama ruh için zaman bazen bir şarkıda durur, bazen bir gözde çözülür. Kimi zaman bir suskunlukta çağlar geçer.

Ve bazen tek bir an, bütün bir ömrü anlamlı kılar.

 

Ben size evrenin sırlarını anlatamam belki ama şunu söyleyebilirim:

İnsan, zamanın içinde değil; anlamın içinde yaşar.

Ve anlam, ancak farkındalıkla doğar.

Bugün yudumladığın bir çayın buharında, duyduğun bir melodide, hissettiğin bir acının tam ortasında saklı olabilir.

 

Zaman, sizi korkutmasın. Geçmişi değiştiremezsiniz, geleceği öngöremezsiniz. Ama şu anı hakkıyla yaşarsanız, ölümsüzlüğün sırrına yaklaşabilirsiniz.

 

O yüzden ben ne geçmişe mahkumum, ne geleceğe mecbur.

Ben, şu anın sarhoşuyum. Çünkü şu an, Tanrı’nın en gizli hediyesidir.

 

Ve unutmayın:

Zamanı yönetmeye değil, yaşamaya ihtiyacınız var.

Bir nefesle, bir kelimeyle, bir bakışla…

Çünkü insan, o anlarda kendini bulur.

Yorumlar


bottom of page